Bülent Aş dendiğinde akla hemen Edebiyat hocamız gelir. Hocamızın deyimiyle Bülent Aş bu okula “Asker bavulu” gibi gelmiş, asker bavulu gibi gidecektir. Gerçekten de onu elinde defterle, kitapla okula gelirken kimse görmemiştir. Boş gelir, boş gider.
En önemli özelliklerinden birisi kravat düşmanlığıdır. Matematik dersi hariç, hemen bütün derslerde kravatsızdır. Derslerin çoğunda kravat yüzünden, hocalar tarafından uyarılır. iki dakikalığına kravatı takar. Öğretmen arkasını döndüğünde kravat çözülmüştür bile.
Onunla aynı sınıfta olanlar çok iyi hatırlayacaklardır. Lise 2. sınıf ta Edebiyat hocamız ilk defa dersimize giriyordu. Gözüne Bülent ilişti. Bülent her zaman ki gibi sırıtıyordu. “Oğlum sen niye gülüyorsun? gülünecek bir şey mi var?” diye sordu hoca. Bülent Aş “yok hocam gülmüyorum” dedi. Ve yine ağzı kulaklarında esas duruşunu aldı. Ve hoca sonradan öğrendi bunun suratında maske varcasına sürekli öyle durduğunu. Bülent Aş’ ı, bir de Hazirana düşkünlüğünden tanıyoruz. Haziran’ da arkadaşlarını hiç yalnız bırakmamış ve her zaman vefakar bir dost olarak Haziran kurslarına devam etmiştir.
“Abi ben ne ballı bir adamım”. Bu söz hep Bülent Aş’ ı anımsatacak bize.
5’ten şaşmayan, 6′ yı aşmayan ideal ögrenci tipi için biçilmiş kaftan, Bülent Aş. Öyle 7-8 almak gibi kötü bir huyu yoktur. Bu hususta kimsenin şüphesi olmasın, alnı açıktır Bülent’in.
Hayatı çok basit görür. Her şeyde iyi bir yan arar. Kaygısızdır. Ama kim bilir bu gülen yüzün ardında bin bir dert vardır. Bizim istediğimiz, hayat boyu güler yüzlü, neşe ve hayat dolu bir ömür sürebilmen ve tüm isteklerinin gerçekleşmesi.